Nurettin Bay

Nurettin Bay

Zamanımızda zaman

Zamanımızda zaman

Zaman öğretendir, en iyi öğretmen… Bazen en derin yaralara ilaç, bazen en sağlam bedenlere hastalık…

İnsanlar okuldan, kitaptan, medyadan da öğrenir birçok şey. Ama hiç biri yaşarken ki öğrendikleri kadar tesirli değildir. Onun kadar işlemez içine… Birinde hazıra konmak var, diğerinde çalışıp didinmek. Birinde başkasından dinlemek veya görmek var, diğerinde yaşamak. Hiçbir şey yaşarken öğrenilenden daha değerli değildir. Yaşarken öğrenilenin tamamına ‘tecrübe’ denilir. Dünyada hiçbir şey ‘tecrübe’ kadar pahalı, onun kadar değerli değildir.

Herkesin az veya çok edindiği bir tecrübesi var. Zira hayat herkese çok şey öğretiyor. Önemli olan edindiği tecrübeyi hayatına yansıtmak… Ondan dersler çıkarmak.  Aksi halde hiçbir önemi yok. Amel edilmeyen bilginin ne o insana ne başkasına faydası olur.  Ebu Hureyre’den  (RA)  nakledilen bir ‘müflis kimdir’ tanımlaması var, efendimize (SAS) ait. Tıpkı onun gibi…

Allah (CC) her an yaratmada, insanoğlu her an imtihanda… Reşit olduğu yaştan ölümüne kadar bitmeyen bir sınav… Sorular bazen zor yerden gelir, bazen kolay yerden… Her yaşananın bir anlamı, her sahip olunanın bir sorumluluğu var. Her çekilen sıkıntının bir karşılığı, her genişliğin bir hesabı… Şüphesiz ki Allah,  kusursuz adaletin yegâne sahibidir. Onun tartısında haşa ne bir eksiklik ne bir fazlalık var. Yalnızca ona inanıp yalnızca ona güvenenlere selam olsun.

Yarış ne de çok hızlandı son asırda… Bir koşuşturma, bir telaş, bir hengâme… Dünya nereye koştuğunun farkında olmayan milyarlarla dolu.  Sonsuz bir sabırla izliyor üzerindeki koşuşturmayı. Eceline koşturan milyarları umursamadan… ‘Nasıl olsa bir gün kara bağrıma uzanacaksın ey insanoğlu!’ dercesine. Oyalayıp zamanı bize unutturan ne de çok oyuncağımız var. “Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. “ dememiş miydi, zamanın sahibi?

Hak, hukuk, insanlık, adalet… Hak getire…

Gemisini yürüten kaptan…

Bir diğerinin kandıran, karlı…

Dediğinin doğruluğuna inandıran, haklı…

Başkasının sırtına binen, başarılı…

Makamının gücünü konuşturan, hünerli…

Parası olan, itibarlı…

Sahip olduğu imkânları, olmayanın gözüne sokmak, moda…

Günümüz tabiriyle, mütevazılık out, kibirlilik in…

Sonradan görmelik hoş iş, ahlak-erdem-insanlık boş iş…

Nefsinin isteklerine koşan çok, Allah’ın rızasını arayan yok…

Maalesef günümüz sosyal yaşantısının fotoğrafı bu.

Ha unutmadan…! Bir de yeni bir moda başladı. Hepimiz sosyal medya tebliğcisi olduk. Ayetleri, hadisleri, güzel sözleri hep başkalarını etkilesin diye gönderiyoruz. Gönderdiklerimizden kendimizin ders çıkarttığı yok.

Biz nasıl Müslümanlarız sahi?

Çok fazla değil 20-30 yıl önce böyle değildik.

Nedir bizi değiştiren?

Nedir aklımızı başımızdan götüren?

Nedir bizi nefsimize, şeytana esir ettiren?

Nedir dünyaya geliş amacını bize unutturan?

Nedir bizi Rabbimizden uzaklaştıran?

Cevap veriyorum. Yasak meyve…

Hazreti Adem ve Hava’yı cennetten eden o meşhur meyve…

Yasak meyvenin ne olduğu bilinmiyor, ama neye sebep olduğu biliniyor.

Demek ki her dönemin kendine has bir yasak meyvesi var.

Şimdi soruyorum size, çağımızın yasak meyvesi ne?

Var mı bir cevabınız?

Mutlaka olmalı.

Onu bulmalı ve onu yememeliyiz.

Aksi halde hüsrandayız.

Şimdi ta en başa dönelim, yazının başına. Konumuz zaman.

Neden zamana yemin ediyor Cenab-ı Allah, hiç düşündük mü?  “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır. “

Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nurettin Bay Arşivi